30 Nisan 2010 Cuma

BEYAZ BANT / MICHAEL HANEKE



Haneke'nin geçen yıl Cannes Film Festivalinde en iyi film ödülünü alan 'Beyaz Bant' nihayet bu hafta gösterime giriyor. Geçen yıl Antalya Film Festivalinde izlediğim film bizi 1913-1914 yıllarında bir protestan Alman köyüne götürüyor. Hikayeyi o sıralarda köyün öğretmeninden yıllar sonra yaşlanmış sesi ile dinliyoruz. Küçük bir köyde kamera bize aynı anda rahip ve ailesi , doktor ve çocukları, doktorun beraber çalıştığı hemşire, büyük toprak sahibi baron ve ailesi, baronun yanında çocuk bakıcılığı yapan kız, baronun arazisinde çalışan aile olmak çeşitli sınıftan insanların yaşamlarına ortak ediyor. Kadının ikinci sınıf olduğu son derece ataerkil bir toplumdayız. Yaşam son derece katı , otoriter kurallara bağlanmış. Yüzeyden bakıldığında bile insanı rahatsız eden köy toplumu aslında ensest de dahil olmak üzere bir sürü saplantılar barındırıyor. Bir taraftan da köyde kimin tarafından yapıldığı bir türlü bilinemeyen şiddet olayları olmakta (filmi keyifle izlemeniz için konuyu detaylandırmıyorum).

Haneke bu filmi ile bizleri otoriter toplumların yol açacağı felaketler üzerinde düşündürüyor. Sanki tam birinci dünya savaşı öncesinde anlatılan hikaye çok kısa bir zaman içinde gelişecek Alman nazizminin tohumlarının nasıl oluştuğunu anlatıyor. Ama daha geniş bir perspektif içinde bakarsak o yıllarda bu durumda olan toplum sadece Alman toplumu değil. Kendi toplumumuzla ilgili bile birçok güncel referans bulabiliyoruz bu küçük köyde anlatılan hikayede. Aslında bu, dünyanın topyekun yaralanmasına sebep olacak birinci ve ikinci dünya savaşlarının oluşumunun hikayesi bence.

Beyaz Bant heyecan ve ilgi ile izlenen bir yapıt. Ancak benim favori Haneke filmim olmayacak. Örneğin Saklı(Cache) dan aldığım keyfi bu filmde almadım. Ama Haneke'nin en kolay anlaşılan filmi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder